Piyasaların olumlu karşıladığı ABD-Japonya ticaret anlaşmasının ardında, Japon ekonomisinin hassas dengelerini sarsabilecek ciddi riskler yatıyor olabilir. Finans dünyasının önde gelen kurumlarından UBS tarafından yayımlanan yeni bir analiz, bu iyimserliğe gölge düşürerek, anlaşmanın getireceği %15'lik tarifenin, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi için beklenmedik bir yavaşlama dalgasını tetikleyebileceğini ortaya koyuyor.
Anlaşmanın Görünmeyen Bedeli UBS analisti Chisa Kobayashi'nin kaleme aldığı rapora göre, söz konusu tarife yükü, Japonya'nın ihracat odaklı sanayisi üzerinde doğrudan bir baskı unsuru olacak. İhracattaki potansiyel düşüşün, şirket kârlılıklarını aşındırması ve bunun bir zincirleme reaksiyonla ülke geneline yayılması bekleniyor. Bu durum, şirketlerin yeni sermaye yatırımları yapma iştahını azaltırken, hanehalkı tüketiminde de bir duraksamaya yol açma potansiyeli taşıyor.
"Yüzde 15’lik tarife, ihracat ve şirket kârlarında düşüşe yol açacak gibi görünüyor. Bunun sonucunda sermaye yatırımları ve tüketimde duraksama yaşanması, Japon ekonomisi üzerinde yıllık bazda yaklaşık 0,4 puanlık aşağı yönlü baskı oluşturmaya devam edecektir."
Merkez Bankası'nın Eli Kolu Bağlı Ekonomik aktivitedeki bu potansiyel yavaşlama, gözleri doğrudan Japonya Merkez Bankası'nın (BoJ) para politikasına çeviriyor. UBS analizi, bu tablonun BoJ'un uzun süredir beklenen politika normalleşme adımlarını ötelemekten başka bir seçenek bırakmayacağını savunuyor. Raporda, bu yıl için bir faiz artışı ihtimali tamamen dışlanırken, bir sonraki artış hamlesinin en erken 2026 ortasından sonra gelebileceği öngörülüyor. Bu, küresel enflasyonist baskılara rağmen Japonya'nın ultra gevşek para politikasında daha uzun süre kalacağı anlamına geliyor.
Analizin ortaya koyduğu temel çıkarımlar şu şekilde özetlenebilir:
Ticari Baskı: Anlaşma, kısa vadeli siyasi kazanımlara rağmen Japon ihracatçıları için uzun vadeli bir maliyet yaratabilir.
Büyüme Riski: Yıllık 0,4 puanlık bir yavaşlama, zaten kronik olarak düşük büyüme ile mücadele eden bir ekonomi için önemli bir darbedir.
Parasal Sıkışma: BoJ'un faiz artırma kabiliyetinin kısıtlanması, Yen üzerinde baskı oluşturmaya devam edebilir ve finansal istikrar için yeni zorluklar doğurabilir.
Bu gelişmeler, sadece Japonya'yı değil, aynı zamanda Japonya ile yoğun ticari ve finansal ilişkilere sahip küresel ekonomileri de yakından ilgilendiriyor. Özellikle Japon firmalarıyla rekabet eden veya bu ülkeye ihracat yapan Türk şirketleri için de bu makroekonomik görünüm, stratejik planlamalarda dikkate alınması gereken kritik bir faktör olarak öne çıkıyor.