Türkiye ekonomisi, küresel jeopolitik gerilimlerin gölgesinde dahi dengeli ve dayanıklı bir görünüm sergilemeye devam ederken, dış finansal maliyetlerdeki düşüşle dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın son açıklamaları, makro finansal istikrarın güçlendiği ve ülkenin ekonomik rotasının doğru yönde ilerlediği sinyallerini veriyor. Bu gelişme, özellikle uluslararası yatırımcılar ve piyasalar için Türkiye'nin risk algısında önemli bir iyileşmeye işaret ediyor.Cari Denge ve Makro İstikrar VurgusuYılmaz'ın vurguladığı üzere, cari dengedeki sürdürülebilir iyileşme, Türkiye'nin makro finansal istikrarını güçlendiren temel unsurlardan biri. Mal ihracatı ve hizmet gelirlerinin güçlü katkısıyla cari denge, temmuz, ağustos ve eylül aylarından sonra ekim ayında da fazla vererek, ekonominin dış şoklara karşı direncini artırdı. Bu durum, ülkenin döviz ihtiyacını azaltırken, rezerv birikimine de pozitif katkı sağlıyor.Cari Fazla Serisi: Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında üst üste cari fazla verilmesi, yapısal bir iyileşmenin göstergesi olarak yorumlanabilir.Rezerv Birikimi: Cari dengedeki bu olumlu seyir, Merkez Bankası rezervlerinin artmasına zemin hazırlıyor. Artan rezervler, dış şoklara karşı tampon görevi görerek finansal kırılganlığı azaltıyor.Risk Primi ve Güven EndeksiEkonominin dış finansal maliyetlerindeki düşüşün en somut göstergelerinden biri, Türkiye'nin risk primindeki (CDS) iyileşme. Yılmaz'ın ifadesiyle, artan rezervler ve düşen enflasyon, Türk Lirası'na olan güveni pekiştirirken, ülkenin uluslararası piyasalardaki borçlanma maliyetlerini de aşağı çekiyor. CDS puanındaki düşüş, yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine yönelik risk algısının azaldığını ve ülkenin daha cazip bir yatırım destinasyonu haline geldiğini gösteriyor."Enflasyondaki düşüş TL’ye duyulan güveni pekiştirirken, artan rezervlerimiz ve iyileşen risk primimiz (CDS) sayesinde dış finansal maliyetlerimiz düşmektedir."Bu durum, hem kamu hem de özel sektör için dış kaynaklara erişimi kolaylaştıracak ve finansman maliyetlerini düşürecektir. Uzun vadede bu eğilimin devam etmesi, Türkiye'nin uluslararası sermaye piyasalarındaki konumunu daha da güçlendirecektir.Geleceğe Yönelik Stratejiler: Yatırım ve ÜretimCumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, gelecek dönemdeki ekonomik hedeflere de ışık tuttu. İş yapma kolaylığını artıracak ve yatırımcı güvenini pekiştirecek düzenlemelerin yanı sıra, uygulanacak yapısal reformlarla uluslararası doğrudan yatırımların (UDY) hızlanması hedefleniyor. Bu yatırımların üretime ve istihdama pozitif katkı sağlaması bekleniyor.Ekonomi yönetiminin odak noktalarından biri de yüksek katma değerli üretim. Yılmaz, sanayi politikalarıyla dış ticaret yapısının daha rekabetçi hale getirilerek mal ve hizmet ihracatının artırılacağını belirtti. Verimlilik artışlarını odağına alan bir büyüme modeliyle vatandaşın refah seviyesinin kalıcı olarak yükseltilmesi, nihai hedef olarak ortaya konuyor.Yapısal Reformlar: İş ortamını iyileştirecek ve yatırımcı güvenini artıracak reformlar, UDY çekmek için kritik öneme sahip.Yüksek Katma Değer: Sanayi politikalarıyla teknoloji yoğun ve katma değeri yüksek ürünlerin üretimine odaklanmak, ihracat gelirlerini artırmanın ve dış ticaret açığını kalıcı olarak kapatmanın anahtarı.Verimlilik Odaklı Büyüme: Sadece niceliksel değil, niteliksel büyümeyi hedefleyen bu yaklaşım, uzun vadeli ve sürdürülebilir refah artışı için elzem.
Ekonomi
Türkiye'nin Dış Finansal Maliyetleri Düşüşte: Ekonomi Nereye Evriliyor?
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Türkiye ekonomisinin dış finansal maliyetlerinde düşüş yaşandığını açıkladı. Yılmaz, sürdürülebilir cari açık patikası, artan rezervler ve iyileşen risk primi (CDS) sayesinde makro finansal istikrarın güçlendiğini belirtti. Enflasyondaki düşüşün TL güvenini pekiştirdiğini vurgulayan Yılmaz, gelecek dönemde yapısal reformlar ve yüksek katma değerli üretimle uluslararası doğrudan yatırımların hızlanacağını ve vatandaş refahının kalıcı olarak artırılmasını hedeflediklerini ifade etti.
Selin Öztürk
•