Turizmde jeopolitik gerilimlerden olumsuz etkilendik

Akkuş'un yayında öne çıkan ifadeleri şunlar oldu:Aslında 2025 globalde turizm sektörünün artık toparlanma sürecinin bittiği ve yükselme dönemine girdiği bir yıl olacaktı. Özellikle ilk çeyrekte Türkiye genelinde yüzde 8'lik bir gelişme oldu. Daha sonra sezonun başlayacağı zamanlarda aslında çok güzel bir Nisan ve Mayıs ayı geçirdik. Pandemiden beri geçirdiğimiz en iyi Nisan ayıydı. Ama bu bölgesel gerilimlerden dolayı çok da hedeflediğimiz duruma gelemedik. Jeopolitik gelişmelerden olumsuz etkilendik. O yüzden hem İstanbul için hem de Türkiye için ikinci çeyrek bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı. Ama Eylül ve Ekim aylarına baktığımız zaman gerginliğin de azaldığını görerek, 3. çeyrek ve yıl sonuna doğru toparlayacağımızı düşünüyorum.Yurt dışı için şu anda bizim misafir profilinde birinci sırada Kuzey Amerika var, daha sonra Avrupa ülkeleri ve Rusya geliyor. Kuzey Amerika turist oranı yüksek olduğu zaman bizim biraz daha misafir segmentini çeşitlendirmemiz gerekiyor. O yüzden yerli misafirler çok önemli, onlar için yaptığımız stratejik fiyatlandırmalar, esnek fiyatlama sistemi çok önemli ve farklı pazarlara da ulaşmamız gerekiyor. İşte Güney Amerika gibi Hindistan, Çin, Uzakdoğu, Japonya kademeli bir şekilde artmaya başladı. İstanbul'daki misafirlerimiz de geliyor hafta sonu için, biz eski İstanbul'da olduğumuz için Türkiye'nin çeşitli illerinden de gelip burayı deneyimlemek isteyen oluyor. Bu jeopolitik gerginliklerden dolayı Körfez'den gelen misafirlerde de bir azalma var, Orta Doğulu turist yok diyemem ama evet azaldı. Şu anda turist profilinde dengeli bir gidişat var. Deniz yoluyla gelen turist de arttı Galataport sayesinde.Uluslararası bir markayız ve marka standartlarını koruyarak ilerliyoruz ama sabit bir fiyat tarifemiz yok. Bütün destinasyonlar kendi ülkelerindeki ekonomik durumlara göre, rekabet ettiği markaların fiyat stratejilerine göre, misafir arz-talep oranına göre stratejilerini belirliyor. Kimler otele geliyor ve ne kadar harcayabilirler bunu göz önüne alıyoruz, enflasyonu göz önüne alıyoruz.Zaten oda satışları da her zaman dövizle olduğu için döviz-enflasyon dengesini nasıl kuracağımızı hesaplıyoruz. Ve sezon ile de alakalı, yüzde 20 doluluk oranı ile sattığınız oda fiyatı ile yüzde 90 doluluk oranı aynı değil uçak bileti gibi düşünebiliriz. Şu anda doluluk oranımız yüzde 60 civarında ama bu şehir otelciliğinde Temmuz ayı için iyi bir oran.Turistte kişi başı harcanan para miktarı da çok önemli yani bize para bırakabilecek ve konumlanmamızı zedelemeyecek misafir profillerinin hepsi gerekiyor. Fiyatlarımız arttıkça aslında para harcayan misafir satımızı da arttırdığımızı görüyoruz. Ama açıkçası daha iyi bir ivme kazanması gerektiğini de düşünüyorum.Maliyetler yavaşça azalmaya başladı ama hala bizim en yüksek maliyetimiz işçi maliyeti. Enerjiye de gelen yeni tarifeler maliyetlerimi artırdı. Yiyecek-içecek zaten ana kalemlerimizden biri. Maliyetlerimiz bu sene yüzde 30 gibi artarken gelirlerimiz yüzde 3 gibi artıyor, hala birbirini dengeleyecek duruma gelmediler. Aslında bizler turizmciler nasıl kriz yönetilir biliyoruz bunlara artık senaryo gibi bakıyoruz. Biz pahalıyız doğru ama pahalılığın yönetilmesi gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Bence ödenen paranın karşılığı verilmeli, bence kalite odaklanmamız gereken nokta. Servis, hizmet, ürün, temizlik bunların kaliteli olması lazım. Kaliteli servis verirsek Türkiye'nin pahalı imajını da biraz azaltabiliriz.Tasarruf yapabildiğimiz sistemlerin kurulması lazım mesela enerjiden tasarruf yapmak, teknolojiden faydalanılması gerekiyor. Biz mesela ciddi şekilde su tasarrufu yaptık. Ürünün kalitesini düşürmeden, misafire vaat ettiğimiz sözü yerine getirerek bir şekilde karlılık oranlarımızı artırabiliriz. Erken rezervasyon alışkanlığı da azaldı ama geri getirmeye çalışıyorlar. Yeni jenerasyon uzun vadeli rezervasyonları yapmıyor.