TCMB Faiz İndirimleri: Kredi ve Mevduat Piyasasında Derinleşen Aktarım
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan yeni bir analiz, 2025 Temmuz-Ekim dönemindeki politika faizi indirimlerinin kredi ve mevduat faizlerine belirgin bir şekilde yansıdığını ortaya koydu. Çalışma, kısa vadeli faizlerde politika faizinin doğrudan etkisini, uzun vadelerde ise enflasyon beklentileri ve risk algısının kritik rolünü vurguluyor. Bu aktarımın kalıcılığı için sıkı para politikasının sürdürülmesi hayati önem taşıyor.
Ahmet Yıldız
•
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) blog sayfasında yayımlanan bir analizde, TCMB’nin 2025 yılı temmuz ayından itibaren politika faizinde yaptığı indirimlerin mevduat ile çeşitli vadelerde kredi faizlerine ne ölçüde ve nasıl yansıdığını incelendi.
TCMB'de Uzman olarak görev yapan Ahmet Deryol ve Mehmet Emre Şamcı, ve TCMB’de Uzman Yardımcısı olarak görev yapan Efe Mert Ustaoğlu tarafından kaleme alınan ” TCMB Faiz İndirimleri Kredi ve Mevduat Faizlerine Yansıyor mu?” başlıklı blog yazısı, Merkezin Güncesi sayfasında yayımlandı.
Yazıda, TCMB’nin faiz indirimleri, kredi ve mevduat faizlerine yansıdığı ortaya çıktı. İkinci olarak, kredi ve mevduat faizi gelişiminde kısa vadelilerde politika faizi belirleyici olurken, uzun vadelilerde beklentiler ve risk algısı öne çıkıyor. Son olarak, uzun vadeli faizlerin kalıcı olarak gerileyebilmesi için enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve risk priminin sınırlı kalması gerekiyor. Bu çerçevede, para politikasında sıkı duruşun korunması, kredi ve mevduat faizlerini etkilemenin yanı sıra faiz aktarımının kalıcılığı bakımından da kritik önem taşıdığı belirtildi.
TCMB'nin blog yazısında şunlar denildi:
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizi, bankaların 1 hafta vadeli borçlanma faizidir. Politika faizinde yapılan değişikliklerin, kredi ve mevduat fiyatlamaları üzerinde etkili olması beklenir. Ancak, bankaların beklentileri, likidite koşulları, makroihtiyati düzenlemeler ve risk algısı bu geçişkenliği etkileyebiliyor. Bu yazıda, TCMB’nin 2025 yılı temmuz ayından itibaren politika faizinde yaptığı indirimlerin mevduat ile çeşitli vadelerde kredi faizlerine ne ölçüde ve nasıl yansıdığını inceliyoruz.
Bankalar için politika faizi, Türk lirası likidite ihtiyacı duyduklarında borçlanabilecekleri faiz oranıdır. Politika faizinden borçlanma imkânı olan bir bankanın politika faizinin çok üzerinde bir mevduat fiyatlaması yapması fonlama maliyetlerini artırır. Politika faizinin belirgin altında fiyatlama yapması durumunda da mevduatında gerileme olabilir. Böylece merkez bankası, politika faiz oranı değişikliği yaparak mevduat faizlerini etkiler.
Merkez bankalarının politika faizinde yaptığı değişiklikler kredi faizlerini, mevduat faizlerinden farklı etkileyebiliyor. Bankalar, oluşan fonlama maliyetlerinin üzerine düzenleme maliyetleri ve kâr beklentilerini ekleyerek kredileri fiyatlıyor. Ayrıca, krediler mevduattan daha uzun vadeli olduğu için enflasyon başta olmak üzere makroekonomik beklentiler ve geri ödenmeme riski de kredi faizlerinde belirleyici oluyor.
Faiz kararlarının bankalara hangi maliyetle yansıdığını görmek için öncelikle TCMB’nin piyasaya sağladığı likiditenin maliyetine bakmak gerekir. Bu çerçevede, ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti (AOFM) önemli bir göstergedir. TCMB, 2025 yılı mart ayında politika faizinin üzerine taşıdığı AOFM’yi, enflasyon görünümündeki iyileşmeye bağlı olarak haziran ayında yeniden politika faizine yakınsattı. TCMB’nin politika faizinde attığı adımlara bağlı olarak son dönemde AOFM yüzde 38 seviyesinde hareket ediyor.
Peki, politika faizinde yapılan indirimler kredi ve mevduat faizlerine yansıyor mu? Bu soruyu cevaplamak için 2025 Temmuz – Ekim dönemindeki politika faiz indirimlerinin kredi ve mevduat faizlerine yansımasını inceledik. Politika faizinin bankaların fiyatlamalarına etkisini ölçerken önemli bir ayrıntı göz ardı edilmemelidir: Bankalar, merkez bankalarının öngörülebilir kararlar aldığı dönemlerde faiz kararlarını önceden fiyatlar. Nitekim, 4 Temmuz’da açıklanan haziran ayı enflasyonunun beklentilerin altında gerçekleşmesiyle, 24 Temmuz’da yapılması beklenen politika faiz indirimi, kredi ve mevduat fiyatlamalarına erken yansımaya başladı. Bu nedenle analizimizi, etkilerin daha iyi anlaşılması için politika faizi indirim döngüsünün başlamasından önceki iki haftayı da dikkate alarak gerçekleştirdik.
TCMB, 2025 Temmuz – Ekim döneminde politika faizinde toplam 650 baz puanlık indirime gitti. Bu indirimin, 4 Temmuz – 5 Aralık 2025 döneminde banka faizlerine yansıması belirgin oldu (Grafik 2). TL mevduat ve ticari kredi faizleri 690 baz puan civarında gerilerken ihtiyaç kredisi faizleri 300 baz puan kadar azaldı. Firma ölçeğine göre bakıldığında, büyük firmaların kredi maliyetleri 630 baz puan azalırken KOBİ’lerin maliyetlerinde daha güçlü (750 baz puan) bir düşüş görüldü. İhtiyaç kredisi faizindeki gerilemenin görece sınırlı kalmasında ise kredi büyümesine yönelik makroihtiyati sınırların etkili olduğunu değerlendiriyoruz. Bu bulgular, politika faizindeki indirimin bankaların kredi ve mevduat fiyatlamalarına büyük ölçüde yansıdığını gösteriyor.
Kısa vadeli faiz oranları politika faizi değişikliklerinden doğrudan etkilenirken uzun vadeli faizler enflasyon beklentileri ve risk primi gibi faktörlerle de şekillenebiliyor. İncelenen dönemde toplam 650 baz puanlık indirimin, 0-12 ay, 12-24 ay ve 24 ay ve üzeri vadedeki ticari kredi faizlerine sırasıyla 480, 720 ve 400 baz puan düşüş olarak yansıdığı görülüyor (Grafik 3). Bu çerçevede, 24 Temmuz sonrasında uzun vadeli faizler, ülke risk primindeki düşüş ve enflasyon beklentilerindeki iyileşmeyle uyumlu olarak geriledi.
Sonuç olarak, bulgularımız üç temel noktaya işaret ediyor. Öncelikle, TCMB’nin faiz indirimleri, kredi ve mevduat faizlerine yansıyor. İkinci olarak, kredi ve mevduat faizi gelişiminde kısa vadelilerde politika faizi belirleyici olurken, uzun vadelilerde beklentiler ve risk algısı öne çıkıyor. Son olarak, uzun vadeli faizlerin kalıcı olarak gerileyebilmesi için enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve risk priminin sınırlı kalması gerekiyor. Bu çerçevede, para politikasında sıkı duruşun korunması, kredi ve mevduat faizlerini etkilemenin yanı sıra faiz aktarımının kalıcılığı bakımından da kritik önem taşıyor.