Küresel ekonominin güç dengeleri, jeopolitik gerilimlerin gölgesinde yeniden şekilleniyor. Bu yeni dönemin en somut adımlarından biri, Avrupa Birliği ve Japonya'nın Tokyo'da düzenledikleri 30. zirvede attığı imzalarla atıldı. İki ekonomik dev, adını 'rekabetçilik ittifakı' olarak koydukları, ancak özünde Çin'in agresif ekonomik politikalarına karşı bir kalkan oluşturmayı hedefleyen stratejik bir ortaklık başlattı.
Bu ittifak, basit bir serbest ticaret anlaşmasının çok ötesinde anlamlar taşıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in açıklamaları, bu hamlenin arkasındaki derin endişeleri ve hedefleri net bir şekilde ortaya koyuyor.
"Ekonomik baskılara karşı koymak ve haksız ticaret uygulamalarıyla mücadele etmek için daha yakın çalışacağız. Günümüz dünyasında rekabet gücünün Japonya gibi güvenilir ortaklarla birlikte inşa edilmesi gerekiyor."
Stratejik Özerklik ve Ekonomik Güvenlik Arayışı
Pandemi sonrası dönemde yaşanan tedarik zinciri krizleri ve Rusya-Ukrayna savaşının enerji piyasalarında yarattığı şok, Batılı ekonomilere 'stratejik özerklik' kavramının önemini acı bir şekilde hatırlattı. AB ve Japonya'nın yeni ittifakı, bu arayışın bir ürünü. Amaç, kritik teknolojiler, yarı iletkenler ve hammaddeler gibi alanlarda tek bir ülkeye, özellikle de Çin'e olan bağımlılığı azaltmak ve daha güvenilir tedarik ağları oluşturmak.
Von der Leyen'in 'aşırı kapasite' ve 'adil olmayan rekabet' gibi ifadelere vurgu yapması, doğrudan Çin'in devlet destekli şirketleri aracılığıyla küresel pazarları domine etme stratejisine bir gönderme olarak okunmalı. Bu ittifak, Batılı demokrasi ve piyasa ekonomisi standartlarını korumayı amaçlayan bir savunma mekanizması niteliğinde.
Rakamların Gücü: 600 Milyonluk Pazar Sahnede
Bu ortaklığın potansiyelini anlamak için rakamlara bakmak yeterli. AB ve Japonya birlikte, küresel GSYH'nin yaklaşık beşte birini ve 600 milyonluk bir tüketici pazarını temsil ediyor. Bu ölçek, onlara sadece mevcut ticaret kurallarına uymak yerine, yeni kurallar yazma gücü veriyor. İttifakın odaklanacağı temel alanlar şunlar olacak:
Teknoloji Standartları: Yapay zeka, 5G/6G ve veri yönetimi gibi alanlarda ortak standartlar geliştirerek küresel normları belirlemek.
Tedarik Zinciri Güvenliği: Özellikle çip ve batarya gibi stratejik ürünlerde ortak yatırımlar ve güvenli tedarik yolları oluşturmak.
Ekonomik Baskıya Karşı Koyma: Herhangi bir ülkenin ticareti bir silah olarak kullanmasına karşı ortak bir duruş sergilemek ve misilleme mekanizmaları geliştirmek.
Türkiye İçin Fırsatlar ve Riskler
Bu yeni ekonomik bloklaşma, Türkiye ekonomisi için de önemli sonuçlar doğurabilir. Bir yanda, Çin'e alternatif arayan Avrupalı ve Japon şirketler için Türkiye, coğrafi konumu ve üretim kapasitesiyle cazip bir 'yakın tedarik' merkezi haline gelebilir. Bu durum, Türkiye'ye yönelik doğrudan yabancı yatırımları artırma potansiyeli taşıyor.
Diğer yanda ise bir risk faktörü bulunuyor. Bu yeni ittifak, ticaret ve yatırım için daha yüksek çevresel, sosyal ve dijital standartlar getirebilir. Türk ihracatçılarının ve sanayicilerinin, bu yeni ve daha katı kurallara hızla adapte olması, rekabetçiliklerini korumaları için kritik olacaktır. Aksi takdirde, dünyanın en büyük pazarlarından ikisine erişimde zorluklar yaşanabilir.