Küresel ekonomi, iklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda benzeri görülmemiş bir dönüşümün eşiğinde. Yaklaşan COP30 zirvesi öncesinde, çevre politikaları artık sadece bir 'çevre başlığı' olmaktan çıkarak, makroekonomik ve yapısal politikaların temelini oluşturuyor. Bu durum, ülkelerin büyüme stratejilerinden yatırım kararlarına, hatta para politikalarına kadar her alanda köklü değişiklikleri beraberinde getiriyor.
OECD'den Küresel Dönüşüme Bakış Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Ekonomi Departmanı Başkan Yardımcısı Dr. Filiz Ünsal, bu küresel değişimin en önemli mimarlarından biri olarak öne çıkıyor. OECD'nin makroekonomik ve yapısal analizlerini koordine eden bu departman, özellikle Economic Outlook ve Going for Growth gibi kilit yayınlarıyla dünya ekonomisine yön veren perspektifler sunuyor. Dr. Ünsal'ın liderliğinde yürütülen çalışmalar, karbon-nötr büyüme hedeflerinden dijital üretkenliğin artırılmasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
“İklim politikaları artık sadece çevresel bir mesele değil; maliye, yatırım ve verimlilik politikalarının tam merkezinde yer alıyor. Bu, küresel ekonominin geleceğini şekillendirecek temel dinamiktir.”
OECD'de direktör pozisyonuna yükselen ilk Türk olarak dikkat çeken Dr. Ünsal, son dönemde yaptığı açıklamalarda, iklim ekonomisinden para politikalarına, dijitalleşmeden kritik minerallerin stratejik önemine uzanan yeni küresel dengeleri detaylandırdı. Bu açıklamalar, dünya ekonomisinin önümüzdeki on yıllarda karşılaşacağı temel zorlukları ve fırsatları gözler önüne seriyor.
Dijitalleşme ve Verimlilik: Yeni Büyüme Motorları Yeni ekonomik düzende, dijitalleşme ve verimlilik artışı, sürdürülebilir büyümenin anahtarı konumunda. Pandemi döneminde hız kazanan dijital dönüşüm, üretim süreçlerinden hizmet sektörüne kadar her alanda verimlilik potansiyelini artırıyor. Ancak bu potansiyelin tam anlamıyla hayata geçirilebilmesi için, ülkelerin altyapı yatırımlarını güçlendirmesi, dijital becerileri geliştirmesi ve yenilikçi iş modellerini desteklemesi gerekiyor. Özellikle küresel tedarik zincirlerinin kırılganlığı, dijitalleşmenin ve yerel verimliliğin önemini bir kez daha ortaya koymuştur.
Karbon-Nötr Büyüme: Ekonomik faaliyetlerin çevresel etkilerini minimize ederek sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen model.
Dijital Üretkenlik: Teknolojinin ve dijital araçların kullanımıyla üretim ve hizmet süreçlerindeki verimlilik artışı.
Kritik Mineraller: Yeşil dönüşüm teknolojileri için vazgeçilmez olan, stratejik öneme sahip madenler ve kaynaklar.
Türkiye İçin Anlamı ve Fırsatlar Türkiye ekonomisi için bu küresel dönüşüm, hem adaptasyon gerekliliği hem de önemli fırsatlar sunuyor. Yeşil dönüşüm ve dijitalleşme alanındaki yatırımlar, ülkenin rekabet gücünü artırabilir ve yeni ihracat kapıları açabilir. Özellikle enerji verimliliği projeleri, yenilenebilir enerji yatırımları ve dijital altyapı güçlendirmeleri, Türkiye'nin bu yeni küresel dengede daha güçlü bir konum elde etmesini sağlayabilir. Ancak bu süreç, doğru politika tercihleri, etkin kaynak tahsisi ve uluslararası işbirlikleriyle desteklenmelidir.
Sonuç olarak, küresel ekonominin rotası net bir şekilde yeşil, dijital ve verimli bir geleceğe işaret ediyor. Bu dönüşümü başarıyla yöneten ülkeler, önümüzdeki dönemin kazananları arasında yer alacakken, geride kalanlar ise önemli ekonomik ve sosyal maliyetlerle karşılaşabilir.