Küresel ekonomi, jeopolitik belirsizlikler ve enflasyon endişeleriyle boğuşurken, yatırımcıların ve merkez bankalarının güvenli liman arayışları altın piyasalarında belirgin rotasyonlara yol açıyor. Ekim ayına ait İsviçre gümrük verileri, bu değişimin çarpıcı bir fotoğrafını sunuyor: Toplam altın ihracatı bir önceki aya göre düşüş gösterse de, ana alıcı ülkelerdeki dramatik değişimler, küresel altın talebinin altında yatan dinamikleri gözler önüne seriyor.
Asya ve Avrupa'da Çift Yönlü Talep Verilere göre, İsviçre'nin toplam altın ihracatı Ekim ayında bir önceki aya kıyasla yaklaşık yüzde 11 azalarak 128,2 tona geriledi. Ancak bu genel düşüşün ardında, bölgesel taleplerde büyük farklılıklar yatıyor. Özellikle Çin'e yapılan sevkiyatlar, yüzde 93'lük şaşırtıcı bir düşüşle 2,1 tona inerek Şubat ayından bu yana en düşük seviyeyi gördü. Eylül ayında 31 ton olan bu rakamdaki keskin gerileme, Çin ekonomisindeki yavaşlama işaretleri veya önceliklerin değiştiği yönünde yorumlanabilir. Benzer şekilde, Birleşik Krallık'a ihracat da yüzde 69 düşüşle 8,7 tona geriledi. Bu durum, Birleşik Krallık'ın genellikle bir transit merkezi olarak rolünü veya Avrupa'daki genel yatırımcı iştahındaki azalmayı yansıtabilir. Öte yandan, bazı ülkelerde altın talebi adeta patlama yaşadı. Tayland'a yapılan ihracat dokuz kat artarak 13,9 tona yükseldi. Bu, Güneydoğu Asya'da artan güvenli liman arayışını veya bölgesel takı talebindeki canlanmayı işaret ediyor. Fransa'ya sevkiyatlar 36,3 ton gibi yüksek bir seviyeye ulaşırken, Hindistan 25,9 ton ile geleneksel güçlü talebini sürdürdü. Bu ülkelerdeki artışlar, küresel enflasyonist baskılar karşısında altının değer koruma özelliğine olan inancın devam ettiğini gösteriyor.
Türkiye'nin Altın İştahı ve Bölgesel Dinamikler Türkiye'nin altın ithalatındaki konumu, özellikle dikkat çekici. Ekim ayında İsviçre'den Türkiye'ye 11,1 ton altın sevkiyatı gerçekleşti. Yüksek enflasyon, yerel para birimindeki dalgalanmalar ve yatırımcıların alternatif varlık arayışı, Türkiye'de altına olan talebi sürekli canlı tutuyor. Bu rakam, Türk yatırımcıların ve hane halkının, ekonomik belirsizlik dönemlerinde altına olan geleneksel güvenini bir kez daha teyit ediyor. Suudi Arabistan'a 5,9 ton ve ABD'ye sadece 345 kilogram gibi düşük bir miktar altın ihracatı ise, bölgesel ekonomik koşulların ve yerel piyasa dinamiklerinin altın akışlarını ne denli farklılaştırdığını gözler önüne seriyor.
Küresel Piyasalar İçin Anlamı Bu veriler, küresel altın piyasasının tekdüze bir yapıya sahip olmadığını, aksine bölgesel ekonomik koşullara, jeopolitik gelişmelere ve yerel yatırımcı tercihlerine göre şekillenen karmaşık bir ağ olduğunu gösteriyor. Büyük ekonomilerdeki talep düşüşleri, altının genel fiyat seyrini etkileyebilecekken, Türkiye, Hindistan ve Tayland gibi ülkelerdeki güçlü alımlar, altının güvenli liman statüsünü koruduğunu ve belirli bölgelerde stratejik bir varlık olmaya devam ettiğini vurguluyor. Bu rotasyonlar, önümüzdeki dönemde altın fiyatları üzerindeki baskıları ve destekleri anlamak adına kritik ipuçları sunuyor.





