Kredi Faizlerinde Keskin Düşüş: Ekonomik Aktiviteye Yeni Soluk?
Merkez Bankası'nın son haftalık verileri, bankacılık sektöründe kredi ve mevduat faizlerinde dikkat çekici bir gerileme yaşandığını ortaya koydu. İhtiyaç kredilerinde 6,7 puan, ticari kredilerde ise 4 puanlık düşüşler kaydedildi. Bu durum, toplam mevduat hacminin 27,67 trilyon liraya, kredi hacminin ise 21,81 trilyon liraya yükselmesiyle birlikte, piyasalarda likidite ve borçlanma dinamiklerinin yeniden şekillendiğini gösteriyor. Faizlerdeki bu gevşemenin, ekonomik aktiviteyi canlandırma potansiyeli taşıdığı değerlendiriliyor.
Ayşe Yılmaz
•
Türkiye ekonomisinde son dönemde gözlenen parasal sıkılaşma adımlarının ardından, bankacılık sektöründen gelen haftalık veriler dikkat çekici bir tablo ortaya koydu. 12 Aralık ile biten haftada, kredi ve mevduat faizlerinde yaşanan keskin düşüşler, piyasalarda yeni bir dönemin sinyallerini veriyor. Özellikle ihtiyaç ve ticari kredilerdeki belirgin gerileme, hanehalkı ve şirketlerin borçlanma maliyetlerini doğrudan etkileyerek ekonomik aktivite üzerinde önemli bir kaldıraç etkisi yaratabilir.
Faiz Dinamikleri ve Politika Yansımaları
Merkez Bankası'nın (TCMB) yayımladığı haftalık para ve banka istatistiklerine göre, bankacılık sektöründe faiz oranları önemli ölçüde gevşedi. Bu düşüşlerin başında, hanehalkının en çok kullandığı finansman araçlarından olan ihtiyaç kredileri geliyor. 5 Aralık'taki yüzde 64,6 seviyesinden yüzde 57,9'a gerileyen ihtiyaç kredisi faizleri, 6,7 puanlık kayda değer bir düşüş sergiledi. Benzer şekilde, reel sektörün finansman maliyetlerini doğrudan etkileyen ticari kredilerde de dört puanlık bir düşüşle faizler yüzde 54,6'dan yüzde 50,6'ya indi.
Bu faiz indirimleri, genel olarak piyasadaki likidite koşullarının iyileşmesi ve bankaların fonlama maliyetlerindeki olası gevşemelerle ilişkilendirilebilir. Ayrıca, TCMB'nin enflasyonla mücadeledeki kararlı duruşunun piyasa beklentilerini şekillendirmesi ve kredi talebindeki dengelenme çabaları da bu düşüşlerde etkili olmuş olabilir. Mevduat tarafında ise, 1-3 ay vadeli ortalama bileşik TL mevduat faizi yüzde 47,7'den yüzde 46,6'ya gerileyerek 1,1 puanlık bir düşüş kaydetti. Bu durum, bankaların fonlama maliyetlerinde bir miktar rahatlama yaşadığını da gösteriyor.
Mevduat ve Kredi Hacmindeki Canlanma
Faizlerdeki bu gevşemeye paralel olarak, bankacılık sektörünün toplam mevduat ve kredi hacminde de önemli artışlar yaşandı. 12 Aralık ile biten haftada, bankacılık sektörünün toplam mevduatı bir önceki haftaya göre 862,4 milyar lira artışla 27 trilyon 671 milyar liraya ulaştı. Bu yüzde 3,2'lik haftalık yükseliş, tasarrufların bankacılık sistemi içinde kalmaya devam ettiğini ve genel ekonomik güvenin korunduğunu işaret ediyor.
Kredi hacminde de benzer bir ivme görüldü. Bankacılık sektörünün TCMB dahil toplam kredi hacmi, aynı haftada 262,8 milyar lira artarak 21 trilyon 818 milyar liraya yükseldi. Yurt içi yerleşiklerin tüketici kredileri ise yüzde 1,2 artışla 5 trilyon 497 milyar liraya çıktı. Tüketici kredilerinin dağılımı şu şekilde gerçekleşti:
Konut kredileri: 665,9 milyar lira
Taşıt kredileri: 50,2 milyar lira
İhtiyaç kredileri: 2 trilyon 108 milyar lira
Bireysel kredi kartları: 2 trilyon 673 milyar lira
Bu veriler, faizlerdeki düşüşün tüketici ve ticari kredilere olan talebi canlandırdığını, dolayısıyla ekonomik çarkların daha hızlı dönmeye başladığını gösteriyor. Özellikle ihtiyaç kredileri ve kredi kartlarındaki yüksek hacim, hanehalkı harcamalarının önemli bir bileşeni olmaya devam ediyor.
Piyasalar ve Reel Sektör İçin Yansımalar
Kredi faizlerindeki bu keskin düşüş, reel sektör ve finans piyasaları için bir dizi önemli yansımayı beraberinde getiriyor. Daha uygun borçlanma maliyetleri, özellikle yatırım yapmayı planlayan şirketler için cazip fırsatlar sunabilir. Bu durum, üretim kapasitelerinin artırılmasına, istihdamın desteklenmesine ve genel ekonomik büyümeye katkı sağlayabilir. Tüketici tarafında ise, ihtiyaç kredilerindeki düşüş, bireysel harcamaları teşvik ederek iç talebi canlandırabilir.
Ancak, faizlerdeki bu gevşemenin enflasyonist baskıları yeniden tetiklememesi için Merkez Bankası'nın ve düzenleyici kurumların dikkatli bir denge politikası izlemesi gerekecek. Aşırı kredi genişlemesi, tüketici fiyatları üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturabilir. Dolayısıyla, mevcut durum, bir yandan ekonomik aktiviteyi desteklerken, diğer yandan makroekonomik istikrarı koruma zorunluluğunu da beraberinde getiriyor.
Önümüzdeki dönemde, bankacılık sektöründeki bu faiz hareketlerinin kalıcılığı, küresel ekonomik gelişmeler ve TCMB'nin para politikası duruşu, Türkiye ekonomisinin seyrini belirlemede kritik rol oynayacaktır. Faizlerdeki bu düşüş, ekonomik büyüme için bir fırsat penceresi açarken, sürdürülebilir bir dengeyi sağlamak, ekonomi yönetiminin en önemli önceliği olmaya devam edecektir.