Washington ve Tokyo hattında varılan ve ilk bakışta standart bir ticaret anlaşması gibi görünen mutabakat, aslında ABD'nin Asya-Pasifik'teki en önemli müttefiki Japonya üzerindeki ekonomik ve siyasi baskısının somut bir sonucu olarak öne çıkıyor. Anlaşma, Japonya'nın ABD'den yapacağı ithalatı artırmasından çok, hangi kalemlerde ve ne ölçüde geri adım attığıyla okunmalı.
Tarımda Tarihi Geri Adım: Pirinç Tabusu Yıkılıyor Anlaşmanın en kritik maddelerinden biri, Japonya'nın iç siyasetteki en hassas konulardan olan tarım sektöründe gizli. ABD'den yapılacak pirinç ithalatının %75 oranında artırılması kararı, Japonya'nın on yıllardır sıkı bir şekilde koruduğu ve ulusal bir sembol olarak gördüğü pirinç pazarında tarihi bir gedik açılması anlamına geliyor. Toplamda 8 milyar dolara ulaşması beklenen tarım ürünleri ithalatı, ABD'li çiftçiler için büyük bir zaferken, Japon çiftçiler için ciddi bir endişe kaynağı oluşturuyor. Bu, Tokyo yönetiminin, ABD ile stratejik ittifakını korumak adına ne denli büyük bir ekonomik taviz verebildiğinin en net göstergesi.
Savunma Harcamaları ve Jeopolitik Denge Anlaşmanın bir diğer sacayağını ise savunma sanayii oluşturuyor. Japonya'nın ABD'li firmalardan yaptığı savunma alımlarını yıllık 14 milyar dolardan 17 milyar dolara çıkarması, basit bir bütçe artışı değil. Bu 3 milyar dolarlık ek harcama, özellikle Çin'in bölgedeki artan askeri etkinliğine karşı ABD ile olan güvenlik ittifakını perçinleme amacı taşıyor. Anlaşma kapsamında yer alan 100 adet Boeing uçağı alımı da bu stratejinin bir parçası. Bu alımlar, hem iki ülke arasındaki ticaret açığını ABD lehine dengelemeye yönelik bir jest hem de Japonya'nın hava savunma kapasitesini modernleştirme hamlesidir.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın anlaşmaya ilişkin sosyal medyadaki ifadeleri, Washington'un beklentilerini ve anlaşmaya yüklediği anlamı açıkça ortaya koyuyor: "Unutmayın, Japonya ilk kez PAZARINI ABD'ye AÇIYOR, arabalar, SUV’ler, kamyonlar ve diğer her şey dahil, hatta tarım ürünleri ve her zaman kesin bir HAYIR olan PİRİNÇ bile dahil... Ayrıca milyarlarca dolarlık ASKERİ ve DİĞER EKİPMAN almayı da kabul ettiler..."
Anlaşmanın Ana Çıkarımları ve Piyasalar İçin Anlamı Bu anlaşma, küresel ticarette çok taraflı anlaşmaların zayıfladığı, ikili ve baskıya dayalı pazarlıkların öne çıktığı yeni bir dönemin habercisi olabilir. Anlaşmanın temel sonuçları şu şekilde özetlenebilir:
Stratejik Bağımlılık: Japonya, güvenlik şemsiyesi karşılığında ABD'ye önemli ekonomik tavizler vermiştir.
Ticaretin Silahlaşması: ABD, ticaret politikalarını jeopolitik hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak kullanmaya devam etmektedir.
Piyasa Etkisi: Anlaşma, Boeing gibi ABD'li savunma ve havacılık devleri ile tarım lobisi için pozitif bir gelişmedir. Japonya'da ise korunan tarım sektöründeki şirketler baskı altına girebilir.
Türkiye'ye Yansımaları: Bu tür ikili anlaşmalar, Gümrük Birliği gibi yapılar içinde olan Türkiye gibi ülkeler için dolaylı riskler barındırabilir. Büyük ekonomilerin kendi aralarında kurduğu özel ticaret koridorları, küresel rekabette diğer oyuncuların aleyhine işleyebilir.
Sonuç olarak, Japonya'nın bu hamlesi, Pasifik'te değişen güç dengeleri ve ABD'nin 'Önce Amerika' politikasının bir yansımasıdır. Anlaşmanın uzun vadeli etkileri, diğer ülkelerin benzer baskılarla karşılaşıp karşılaşmayacağını ve küresel ticaret düzeninin bu yeni dinamiklere nasıl adapte olacağını gösterecektir.