Küresel ekonominin belirsizliklerle boğuştuğu bir dönemde, Hindistan Merkez Bankası (RBI) piyasaları şaşırtan bir kararla politika faizlerini 25 baz puan indirerek yüzde 5,25 seviyesine çekti. Bu hamle, altı ay aradan sonra gerçekleşen ilk indirim olma özelliğini taşırken, ekonomiye yönelik güçlü bir destek sinyali olarak yorumlandı. Kararın temelinde, ülkenin rekor düşük seviyelere gerileyen enflasyon oranı ve küresel ticaretteki zorluklara rağmen sergilenen dikkat çekici ekonomik büyüme performansı yatıyor. Enflasyon Düşüşü ve "Goldilocks" Fırsatı Başkan Sanjay Malhotra liderliğindeki Para Politikası Komitesi, faiz indirim kararını oy birliğiyle alırken, politika duruşunu "nötr" olarak korudu. Bu durum, RBI'nın gelecekteki kararlar için esneklik alanını açık tuttuğunu gösteriyor. Malhotra, Hindistan ekonomisinin şu anda nadir görülen bir "Goldilocks döneminde" olduğunu, yani ne çok sıcak ne de çok soğuk, tam kararında bir ekonomik ortamda bulunduğunu vurguladı. Bu tanım, düşük enflasyonun güçlü ekonomik büyüme ile birleştiği ideal koşulları ifade ediyor. Banka, Mart ayında sona erecek mali yıl için enflasyon tahminini yüzde 2,6'dan yüzde 2'ye keskin bir şekilde düşürürken, büyüme tahminini yüzde 6,8'den yüzde 7,3'e yükseltti. Bu revizyonlar, RBI'nın hem fiyat istikrarını sağlama hem de ekonomik aktiviteyi canlandırma konusunda kendine olan güvenini yansıtıyor. Dış Şoklara Karşı Direnç ve İhracat Zorlukları Faiz indirimi kararı öncesinde, Hindistan rupisi dolar karşısında 90 seviyesini aşarak rekor düşük seviyelere gerilemiş ve bu yıl Asya'nın en kötü performans gösteren para birimi olmuştu. Bu zayıflık, özellikle ABD Başkanı Donald Trump'ın Hint ürünlerine yönelik yüzde 50'ye varan gümrük vergileri getirmesiyle ihracatın düşüş eğilimine girmesiyle daha da belirginleşmişti. Ancak Malhotra, bu zorlu dış çevre koşullarına rağmen Hindistan ekonomisinin dikkate değer bir direnç gösterdiğini belirtti. Nitekim, ekonomi geçen çeyrekte yüzde 8'den fazla büyürken, enflasyon Ekim ayında düşen gıda fiyatları sayesinde yüzde 0,25 gibi oldukça düşük bir seviyeye gerilemişti. Bu veriler, iç talebin ve arz yönlü faktörlerin ekonomiyi desteklemeye devam ettiğini gösteriyor. Piyasa Tepkisi ve Gelecek Politika Beklentileri Kararın açıklanmasının ardından piyasalar olumlu tepki verdi. Hindistan rupisi, dolar karşısında yüzde 0,2 değer kazanarak kayıplarını telafi ederken, RBI'nın yeni tahvil alımları duyurmasıyla 10 yıllık devlet tahvili getirileri 6 baz puan düşerek yüzde 6,46'ya geriledi. Bu durum, hem para birimi hem de tahvil piyasasında güvenin arttığını gösteriyor. "ABD Merkez Bankası'nın (Fed) Aralık ayında parasal gevşemeye gitmesinin beklenmesi, iki piyasa arasındaki faiz farkını koruyacak ve dolayısıyla bu faiz indirimi rupiyi çok fazla zayıflatmayacaktır." ANZ Bankacılık Grubu Ekonomisti Dhiraj Nim, bu faiz indiriminin muhtemelen son olabileceğini ve RBI'nın bundan sonraki süreçte ekonomiyi faiz indirimlerinden ziyade likidite kanalları yoluyla destekleyebileceğini öngörüyor. Bu yorum, RBI'nın para politikasında yeni bir aşamaya geçiş yapabileceğine işaret ediyor. Küresel Ekonomiye Yansımaları ve Türkiye İçin Çıkarımlar Hindistan'ın bu proaktif faiz indirimi, özellikle gelişmekte olan piyasalar için önemli sinyaller taşıyor. Düşük enflasyon ve güçlü büyüme kombinasyonu, diğer merkez bankalarına da benzer adımlar atma konusunda cesaret verebilir. Ancak, küresel ticaret savaşlarının ve korumacılık eğilimlerinin devam etmesi, bu tür "Goldilocks" dönemlerinin sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Gelişmekte Olan Piyasalar: Hindistan'ın bu hamlesi, benzer ekonomik koşullara sahip diğer gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları için bir emsal teşkil edebilir. Küresel Ticaret Gerilimleri: ABD'nin uyguladığı gümrük vergileri gibi dışsal şoklara rağmen iç dinamiklerle büyüme kapasitesi, küresel tedarik zincirlerinin yeniden değerlendirilmesine yol açabilir. Türkiye Ekonomisi İçin: Hindistan'ın enflasyonla mücadelede elde ettiği başarı ve ardından gelen büyüme odaklı faiz indirimi, Türkiye gibi yüksek enflasyonla mücadele eden ülkeler için önemli dersler barındırıyor. Fiyat istikrarını sağlamanın, sürdürülebilir büyümenin ön koşulu olduğu bir kez daha ortaya konuluyor.





