Gelişen Piyasalar Cazibe Merkezi: Küresel Sermaye Neden Rotayı Çevirdi?
Küresel yatırımcılar, 2026 yılına girerken gelişen piyasalara yönelik ilgilerini artırıyor. Enflasyonla mücadeledeki başarılar, bütçe disiplini ve doların zayıflaması gibi makroekonomik faktörler, bu piyasaları cazip kılıyor. Büyük fon yöneticileri, portföy çeşitlendirmesi ve yapay zeka yatırımlarının potansiyeliyle gelişen ülke hisse senetleri ve tahvillerine yönelik iyimser beklentilerini güçlendiriyor. Bu trend, küresel sermaye akışlarında önemli bir değişime işaret ediyor.
Zeynep Kaya
•
Küresel finans piyasalarında rüzgarlar yön değiştiriyor. Uzun süredir göz ardı edilen gelişen piyasalar (EM), 2026 yılına doğru yatırımcıların radarına girerek yeni bir cazibe merkezi olma potansiyeli taşıyor. Analistler ve büyük yatırım kuruluşları, bu piyasaların önümüzdeki dönemde önemli getiriler sunabileceği konusunda hemfikir.
Neden Şimdi Gelişen Piyasalar?
Gelişen piyasaların yükselişindeki temel dinamikler, makroekonomik istikrar ve küresel ekonomik koşullardaki değişimlerden kaynaklanıyor. Son verilere göre, gelişmekte olan ülke hisse senetleri, 2017'den bu yana ilk kez ABD'deki emsallerinden daha iyi performans gösteriyor. Aynı zamanda, gelişen ülke tahvil getirileri ile ABD Hazine tahvillerinin getirileri arasındaki fark, 11 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Bu durum, gelişen piyasa tahvillerini risk-getiri açısından daha çekici kılıyor.
Bir diğer dikkat çekici gelişme ise, EM odaklı carry trade stratejilerinin 2009'dan bu yana en iyi karlarını elde etmesi. Bu stratejiler, yüksek faiz oranına sahip para birimlerine yatırım yaparak faiz farkından kazanç sağlamayı hedefliyor ve mevcut küresel faiz ortamında gelişen ülkeler lehine işliyor.
Yatırımcıların bu piyasalara yönelmesindeki ana nedenler arasında şunlar öne çıkıyor:
Enflasyon Kontrolü ve Açıkların Kapanması: Gelişmekte olan birçok ülke, son dönemde enflasyonu kontrol altına alma ve bütçe açıklarını kapatma konusunda önemli ilerlemeler kaydetti. Bu durum, makroekonomik güveni artırıyor.
Doların Zayıflığı: ABD dolarının küresel piyasalardaki zayıflığı, gelişen ülke para birimlerini destekleyerek bu varlıkların dolar bazında değer kazanmasına olanak tanıyor.
Yapay Zeka Patlaması: Yapay zeka alanındaki küresel yatırım patlaması, gelişen piyasalardaki teknoloji ve üretim sektörleri için yeni fırsatlar yaratıyor.
Kurumsal Devlerden Güçlü Sinyaller
Sektörün önde gelen oyuncularından gelen sinyaller de bu iyimserliği pekiştiriyor. Bank of America Corp.'un Londra'da düzenlediği son yatırım konferansına katılan 300 yatırımcının neredeyse tamamı, gelişen piyasa varlıklarına dair olumlu görüş bildirdi. Bu, piyasa profesyonelleri arasında oluşan güçlü bir konsensüsü yansıtıyor.
JPMorgan ve Morgan Stanley gibi küresel bankacılık devleri de bu iyimserliğe katılıyor. JPMorgan, gelecek yıl gelişmekte olan ülke tahvil fonlarına 50 milyar dolarlık bir giriş olacağını tahmin ediyor. JPMorgan Asset Management Inc.'in sabit getirili menkul kıymetler küresel başkanı Bob Michele, yerel para birimi cinsi EM tahvillerinin hala en iyi yatırım fikirlerinden biri olduğunu belirtiyor:
"En iyi fikirlerimizden biri hala yerel para birimi cinsi EM tahvillerine bağlı kalmak. EM carry getirileri cazip olmaya devam edecek ve bu para birimleri biraz daha yukarı yönlü seyredecek."
Morgan Stanley de müşterilerine yerel para birimi cinsinden tahvilleri elde tutmalarını ve portföylerindeki dolar cinsinden EM tahvillerini artırmalarını tavsiye ediyor. BofA ise, yabancı para birimi cinsinden EM tahvillerinin bu yılki çift haneli getirileri tekrarlayacağını öngörüyor.
Portföy Çeşitlendirmesi ve Küresel Dengeler
Yatırımcıların gelişen piyasalara yönelmesindeki bir diğer önemli etken, portföy çeşitlendirme ihtiyacı. New York'taki Strategas'tan kıdemli ETF ve teknik stratejist Todd Sohn, birçok portföy yöneticisinin büyük sermayeli ABD'li şirketlerin hisselerinde aşırı pozisyon aldıklarını fark ettiğini ve küresel olarak çeşitlendirmeye yöneldiğini belirtiyor. Gama Asset Management SA'dan Rajeev De Mello da yatırımcıların nihayet gelişen piyasalara yeniden ilgi göstermeye başladığını, ancak daha anlamlı bir ağırlık artışına yönelme potansiyeli olduğunu düşünüyor.
Bu eğilim, gelişen piyasaların küresel hisse senedi ve tahvil endekslerindeki payının artmasıyla da destekleniyor. Hisse senetleri, World Large & Mid Cap Index'te gelişmiş piyasalara göre bir puanlık artışla %13'e yaklaşırken, gelişmekte olan ülke tahvilleri de Global Aggregate Total Return Index'te payını artırdı. Bu, gelişen piyasaların küresel finans sistemindeki ağırlığının giderek arttığını gösteriyor.
Türkiye İçin Anlamı: Fırsatlar ve Riskler
Küresel sermayenin gelişen piyasalara yönelme eğilimi, Türkiye ekonomisi için de önemli fırsatlar ve potansiyel riskler barındırıyor. Türkiye, yüksek enflasyonla mücadelesini sürdürürken ve makroekonomik programını uygulamaya devam ederken, bu küresel trendden faydalanma potansiyeline sahip. Özellikle yerel para birimi cinsi tahvillere olan ilginin artması, Türk Lirası cinsi varlıklara yönelik talebi canlandırabilir ve ülkeye sermaye girişini hızlandırabilir.
Ancak, bu fırsatları değerlendirebilmek için Türkiye'nin enflasyonla mücadelede kararlılık göstermesi, öngörülebilir bir ekonomi politikası izlemesi ve yapısal reformlara devam etmesi kritik önem taşıyor. Küresel risk iştahının artması, Türkiye gibi gelişen ülkeler için finansman maliyetlerini düşürürken, aynı zamanda olası bir küresel yavaşlama veya politika hataları durumunda sermaye çıkışları riskini de beraberinde getirebilir.
Sonuç
2026 yılına girerken, gelişen piyasalar küresel yatırımcılar için kaçırılmaması gereken bir fırsat sunuyor. Makroekonomik iyileşmeler, cazip getiriler ve çeşitlendirme ihtiyacı, bu varlık sınıfını ön plana çıkarıyor. Ancak yatırımcıların, her bir gelişen piyasanın kendine özgü dinamiklerini ve risklerini dikkatlice analiz etmeleri, sürdürülebilir getiriler elde etmek için hayati önem taşıyor.