Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G-20 Liderler Zirvesi dönüşü yaptığı açıklamalarda, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Ukrayna-Rusya savaşına yönelik 28 maddelik yeni barış önerisine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan, planın ancak 'tarafların meşru beklentilerini, güvenlik ihtiyaçlarını yeni istikrarsızlıklar doğurmayacak şekilde karşılaması' halinde bir anlaşmaya zemin hazırlayabileceğini vurguladı. Bu açıklama, küresel jeopolitik gerilimlerin ve beraberindeki ekonomik belirsizliklerin ortasında, Türkiye'nin arabuluculuk potansiyelini bir kez daha gündeme taşıdı.
Ankara'nın Barış Vizyonu ve Ekonomik Bağlantılar Erdoğan'ın 'herkesi tatmin eden bir zemin oluşturulursa, kalıcı bir çözüm kapısı açılır' ifadesi, Türkiye'nin uluslararası diplomasideki dengeleyici rolünü pekiştiriyor. Ukrayna'daki savaş, küresel enerji ve gıda piyasalarını derinden etkileyerek enflasyonist baskıları artırmış, tedarik zincirlerinde aksaklıklara yol açmıştır. Özellikle Karadeniz'deki gerilim, Türkiye için hayati önem taşıyan ticaret rotalarını ve bölgesel güvenliği doğrudan ilgilendirmektedir. Bu bağlamda, adil ve kalıcı bir barış, sadece siyasi bir başarı değil, aynı zamanda küresel ve yerel ekonomiler için de kritik bir rahatlama anlamına gelecektir.
"Biz uzlaşının, hemfikir olunan konularla, pozitif gündemle başlatılan bir müzakereyle mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Herkesi tatmin eden bir zemin oluşturulursa, kalıcı bir çözüm kapısı açılır."
Türkiye'nin daha önce İstanbul'da oynadığı arabulucu rolü, tahıl koridoru anlaşması gibi somut başarılarla uluslararası alanda takdir toplamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'bugün de aynı yapıcı tavrı sürdürmeye hazırız' mesajı, Ankara'nın bu kritik süreçte aktif bir oyuncu olma isteğini açıkça ortaya koyuyor. Bu durum, Türkiye'nin diplomatik gücünü artırırken, bölgesel istikrara katkı sağlayarak uzun vadede ekonomik ilişkilerini de güçlendirme potansiyeli taşıyor.
Küresel Piyasalar ve Türkiye'nin Rolü Savaşın devam etmesi, küresel enerji fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam ederken, gıda emtialarındaki dalgalanmalar da dünya genelinde hayat pahalılığını körüklüyor. Türkiye gibi enerji ithalatına bağımlı ülkeler için bu durum, cari açık ve enflasyonla mücadelede ek zorluklar yaratmaktadır. Dolayısıyla, Ukrayna'da sağlanacak herhangi bir barış anlaşması, küresel enflasyonun düşürülmesine ve ekonomik büyümenin desteklenmesine önemli katkılar sunabilir. Türkiye'nin bu süreçteki aktif rolü, hem kendi ekonomisi üzerindeki dış şokları hafifletme hem de bölgesel ticaret ve yatırım ortamını iyileştirme açısından stratejik bir öneme sahiptir.
Trump'ın Planının Geleceği ve Türkiye'nin Stratejisi Donald Trump'ın şu an için bir özel vatandaş olarak sunduğu bu planın siyasi geçerliliği ve uygulanabilirliği tartışmalı olsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu öneriye yönelik açık kapı bırakması, Türkiye'nin barış arayışındaki kararlılığını gösteriyor. Ankara, kimden gelirse gelsin, çatışmayı sonlandıracak ve kalıcı barışı sağlayacak her türlü girişime yapıcı bir şekilde yaklaşmaya hazır olduğunu belirtiyor. Bu strateji, Türkiye'nin hem Batı bloğu hem de Rusya ile olan ilişkilerindeki denge politikasının bir yansıması olarak okunabilir. Uzlaşmaya dayalı bir çözüm, Karadeniz Bölgesi'nin yeniden bir ticaret ve enerji merkezi haline gelmesinin önünü açarak, Türkiye ekonomisi için yeni fırsatlar sunabilir.
