Avrupa Merkez Bankası (AMB) yetkilileri enflasyonun ötesinde Avrupa için daha büyük tehditleri değerlendiriyor.
Kimi yetkililer, popülistlerin ekonomik suları bulandırmasıyla kamuoyu tartışmalarını yeniden ele geçirme ihtiyacı görüyor. Enflasyon yüzde 2'ye yaklaşırken, kimi yetkililer ise AMB liderliğini yeniden yapılandırma gibi daha geniş tartışmalara katılıyor.
Ancak AB'nin doğu kanadında bir savaş yaşanırken ve siyasi liderler ABD ve Çin'e karşı artan rekabete ikna edici bir yanıt bulmakta zorlanırken, birçok politika yapıcı, bu konuda söz sahibi olma sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu düşünüyor.
Yetkililerin bu konuda dikkatli adım atması gerektiğine dikkat çekiliyor. Bazı ulusal merkez bankaları maliye politikası gibi konularda görüş bildirme özgürlüğüne sahip olsa da, sınırların aşılması hükümetleri karşılık vermeye davet edebilir ve bu da 20. yüzyılın ikinci yarısında standart haline gelen ve ABD'de halihazırda tehdit altında olan bağımsızlığı tehlikeye atabilir.
PGIM Avrupa Baş Ekonomisti Katharine Neiss, "Merkez bankacılarının böylesine belirleyici zamanlarda sessiz kalması çok zor. Ama aynı zamanda çok hassas bir dengeleyici eylem, çünkü bağımsızlıklarını baltalamak istemiyorlar." yorumunu yaptı.
Almanya Merkez Bankası Başkanı Joachim Nagel, değişimi en iyi şekilde yansıttı ve buna "modern merkez bankacılığı" adını verdi. Nagel ülkesinde, borçlanma kurallarını yeniden düzenlemenin yollarını önerdi ve aşırı sağcı AfD partisine karşı kampanya yürüttü. AB adına, orduları finanse etmek için ortak borçlanmayı gündeme getirdi ve tek tek üye devletlerin önemli girişimleri ele geçirmesini engellemek için çoğunluk oylaması prosedürleri çağrısında bulundu.
Bu ay Paris'te Fransız mevkidaşı Francois Villeroy de Galhau ile yaptığı bir konuşmada Nagel, "Dünya değişirken, merkez bankacılığının da bir dereceye kadar değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerimizde duramayız." demişti.
Villeroy da benzer bir düşünceye sahip ve bu gibi konuları Avrupa Merkez Bankası'nın enflasyon yetkisiyle ilişkilendiriyor. Yetkili, "Enflasyonla da yakından bağlantılı olan yapısal politikalar gibi daha geniş kapsamlı konuları ele almazsak, sanırım görevimizi yerine getiremeyeceğiz." yorumunu yaptı.
ABD ve İngiltere Merkez Bankalarının aksine, Avrupa Merkez Bankası yetki sınırlarını zorlama konusunda geçmişe sahip. En dikkat çekici müdahaleleri arasında, Avrupa'nın egemen borç krizi sırasında sıkıntıya düşen ülkelere kemer sıkma politikaları ve yapısal reformlar uygulanmasına yardımcı olması ve Lagarde'ın iklim değişikliğini operasyonlara entegre etme çabası yer alıyor. Son tartışma noktası ise, Villeroy'un yakın zamanda Avrupa sermaye piyasalarını ve euronun küresel rolünü güçlendirmenin bir yolu olarak yeniden gündeme getirdiği ortak borçlanma.
Diğer bazı sıkıntılar da var. Donald Trump'ın borçlanma maliyetlerini düşürmek için Fed'e baskı yapmasının ardından, son aylarda Fransa ve İtalya'daki politikacılar AMB'yi yalnızca faiz oranlarını düşürmekle kalmayıp aynı zamanda niceliksel genişlemeye de yeniden başlaması için teşvik etti. Frankfurt'taki Merkez Bankacılığı Merkezi'nin eş direktörü ve finans ve para ekonomisi profesörü Emanuel Moench, "Merkez bankacıları siyasi tartışmalara giderek daha fazla dahil olurlarsa, politikacıların para politikasına müdahale ettiğini de kabul etmek zorunda kalabilirler" dedi.
Fed ve Bundesbank'ta çalışmış olan Moench, "Merkez bankası bağımsızlığının giderek daha fazla tehdit altında olduğu bir dönemde bu tehlikeli bir durum" yorumunu yaptı.





