Aile Şirketlerinde Büyüme Alarmı: Küresel Ekonominin Temel Direkleri
PwC'nin son küresel araştırması, aile şirketlerinin büyüme hızında keskin bir düşüş yaşandığını ortaya koydu. İki yıl önce yüzde 43 olan çift haneli satış büyümesi oranı, şu an yüzde 25'e geriledi. Küresel GSYH'nin üçte ikisini oluşturan bu işletmeler, enflasyon, jeopolitik belirsizlik ve dijitalleşme baskılarıyla mücadele ediyor. Rapor, geleneksel güçlerini modern stratejilerle birleştiremeyen aile şirketlerinin rekabet avantajını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu vurguluyor.
Zeynep Kaya
•
PwC’nin 12. Küresel Aile Şirketleri Araştırması yayınlandıPwC’nin 12. Küresel Aile Şirketleri Araştırması yayınlandı.
PwC 12. Küresel Aile Şirketleri Araştırması, aile şirketlerinin değişen dünyada nasıl konumlandığını ve sürdürülebilir başarı için kritik olan noktaları ortaya koyuyor.
PwC’nin 60’tan fazla ülkeden bin 325 şirket sahibi ve üst düzey liderle küresel ölçekte gerçekleştirdiği “12. Aile Şirketleri Araştırması: Rekabet Avantajını Geri Kazanmak” başlıklı raporu yayınlandı.
Raporda, BM’ye göre küresel GSYH’nin üçte ikisini ve istihdamın yüzde 60’ını oluşturarak küresel ekonominin temel direklerinden biri olarak konumlanan aile şirketlerinin karşılaştığı zorluklar ve dönüşüm yolları ele alınıyor.
Rapor, uzun süredir halka açık şirketlere kıyasla daha dayanıklı görülen bu işletmelerin, artan küresel baskılarla karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor. Araştırma, aile şirketlerinin miraslarını güvence altına alıp büyümeyi yakalamaları için geleneksel güçlü yönlerini (amaç, uzun vadeli / sabırlı sermaye ve itibar) çeviklik, teknoloji ve modern yönetişim stratejileriyle birleştirmelerinin hayati önem taşıdığını ortaya koyuyor.
Araştırma, yüksek yeniden yatırım oranları ve düşük borçluluk gibi geleneksel güçlü yönlerin, artan enflasyon, jeopolitik belirsizlik ve dijitalleşme baskıları karşısında tek başına büyümeye dönüştürülmesinin her zamankinden daha zor hale geldiğini gösteriyor. Bu durum, başarılı aile şirketlerinin kendilerine özgü güçlü yönlerini daha akıllıca kullanmasını gerektiriyor.
60’tan fazla ülkede yapılan küresel araştırmanın sonuçları, son bir yılda sadece her dört aile şirketinden birinin çift haneli satış büyümesi yakaladığını ortaya koyuyor. Bu oran, iki yıl önce yüzde 43’tü. Yani pandemi döneminin ortalarına denk gelen seviyelere geri dönülmüş durumda. Üstelik bu, küresel ekonominin temel direklerinden biri olan bir sektör için geçerli.
Birleşmiş Milletler'e göre, ailenin sahipliğinde veya yönetiminde olan şirketler, dünya genelindeki GSYH’nin yaklaşık üçte ikisini ve istihdamın yüzde 60’ını oluşturuyor. Uzun süredir halka açık şirketlere kıyasla daha dayanıklı görülen bu işletmelerin pek çoğu, artık artan baskılarla karşı karşıya.”
Araştırmada ö çıkan bulgular şöyle özetlendi:
Yavaşlama, halka açık şirketlere kıyasla daha dayanıklı olduğu düşünülen bu işletmelerin bile küresel ekonomik baskılar, yüksek enflasyon ve jeopolitik belirsizlikler karşısında zorlandığını teyit ediyor.
Araştırma, bu zorlu ortamda rekabet avantajını geri kazanmanın “amaç, uzun vadeli / sabırlı sermaye, çeviklik ve itibar” gibi geleneksel güçlü yönleri, modern yaklaşımlarla birleştirmeye bağlı olduğunu vurguluyor. Uzun vadeli, nesiller boyu sürecek bir vizyonla hareket etme yeteneği aile şirketlerine kısa vadeli piyasa dalgalanmalarından bağımsız olarak stratejik ve sürdürülebilir yatırımlar yapma esnekliği tanıyor.
Geleceğe yatırım kararlarına bakıldığında, aile şirketleri net bir şekilde müşteri deneyimi (yüzde 55) ve dijitalleşme ve teknoloji (yüzde 53) alanlarını önceliklendiriyor.
Bu yatırımları, yeni nesil beceri ve yeteneklere (yüzde 40) yapılan yatırımlar takip ediyor. Ancak, dönüşümün önemli bir parçası olan Yapay Zekâ (AI) ve makine öğrenimi adaptasyonunda yavaş kalındığı görülüyor. Şirketlerin yalnızca yüzde 13’ü operasyonlarının önemli bir bölümünde bu teknolojileri kullandığını belirtiyor.
Gelecek dayanıklılığının anahtarı dönüşüme yatırımda yatıyor. Aile şirketlerinin yarısından fazlası (yüzde 55’i) müşteri deneyimine, yüzde 53’ü dijitalleşme ve teknolojiye, yüzde 40’ı ise yeni nesil yetenek ve becerilere yatırım yapmayı planlıyor.”
Özellikle yönetişim ve planlama alanlarında zayıflıklar sürüyor. Şirketlerin tüm kilit roller için tam olarak geliştirilmiş bir halefiyet planı iki yıl önceki yüzde 26'dan yüzde 22 seviyesinde gerilemiş durumda. Bu durum, kurumsallaşma ve sürdürülebilirlik açısından önemli bir risk teşkil ediyor. Bununla birlikte, aile şirketlerinin yüzde 71’i, gelecekteki liderlik pozisyonları için dışarıdan profesyonel işe almanın öneminin farkında olduğunu ifade ediyor.