ABD Büyümesi Şaşırttı: Fed ve Küresel Piyasalar İçin Anlamı Ne?
Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi, üçüncü çeyrekte beklentileri aşarak %4,3 ile son iki yılın en hızlı büyümesini kaydetti. Dirençli tüketici harcamaları ve iş dünyası yatırımları bu performansta kilit rol oynarken, güçlü büyüme Federal Rezerv'in para politikası üzerindeki baskıyı artırabilir. Gelecek dönemde ise vergi iadeleri ve teknoloji yatırımları iyimserliği destekliyor, ancak küresel piyasalar için potansiyel etkileri yakından izlenmeli.
Zeynep Kaya
•
Küresel ekonominin lokomotifi Amerika Birleşik Devletleri, üçüncü çeyrekte gösterdiği olağanüstü büyüme performansıyla piyasaları şaşırttı. Son iki yılın en hızlı ekonomik genişlemesini kaydeden ABD, dirençli iç talebin ve stratejik yatırımların gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bu güçlü veri, sadece ABD'nin ekonomik sağlığını değil, aynı zamanda Federal Rezerv'in (Fed) gelecekteki para politikası adımlarına dair beklentileri de yeniden şekillendiriyor.
Beklentileri Aşan Büyüme ve Kilit Sürücüler
Açıklanan verilere göre, ABD ekonomisi üçüncü çeyrekte yıllıklandırılmış olarak %4,3 gibi dikkat çekici bir oranla büyüdü. Bu oran, ekonomistlerin %3,3'lük beklentisini önemli ölçüde geride bırakırken, ülkenin ekonomik aktivitesinin ne denli sağlam olduğunu ortaya koydu. Büyümenin ana itici güçleri arasında, beklentilerin üzerinde bir artışla %3,5 yükselen kişisel harcamalar ve iş dünyasının devam eden yatırımları öne çıktı. Bu durum, hanehalkının ve şirketlerin ekonomik geleceğe duyduğu güvenin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Uzmanlar, bu dirençli performansın arkasında istikrarlı ticaret politikalarının ve güçlü iç talebin yattığını belirtiyor. Tüketicilerin harcama eğilimini sürdürmesi, enflasyonist baskılar ve yüksek faiz oranlarına rağmen ekonominin temel dinamiklerinin güçlü kaldığını gösteriyor.
Fed'in Politikaları ve Gelecek Projeksiyonları
Bu güçlü büyüme verileri, Fed'in para politikası duruşunu yakından ilgilendiriyor. Fed Başkanı Jerome Powell'ın daha önce yaptığı açıklamalarda, destekleyici mali politikaları, yapay zeka veri merkezlerine yapılan yatırımları ve istikrarlı hanehalkı tüketimini gelecekteki hızlı büyümenin temel gerekçeleri olarak sunması, bu verilerle anlam kazanıyor. Ancak, beklentilerin üzerindeki bu büyüme, Fed'in enflasyonla mücadeledeki kararlılığını sürdürmesi veya faiz indirim döngüsüne başlama zamanlamasını yeniden değerlendirmesi için ek bir neden sunabilir.
Fed'in son projeksiyonları, destekleyici mali politikaların, yapay zeka yatırımlarının ve istikrarlı hanehalkı tüketiminin gelecek dönem büyümesinde kritik rol oynayacağını vurguluyor.
Piyasalar, güçlü ekonomik aktivitenin enflasyonist baskıları yeniden canlandırabileceği endişesiyle, Fed'in 'daha uzun süre yüksek' faiz politikasını sürdürme ihtimalini göz önünde bulunduruyor. Bu durum, küresel sermaye akışları ve gelişmekte olan piyasalar üzerinde baskı yaratabilir.
2026 Beklentileri ve Potansiyel Riskler
Önümüzdeki dönemde, hükümetin kısa süreli kapalı kalmasının dördüncü çeyrek büyüme rakamlarında bir miktar yavaşlamaya yol açabileceği öngörülse de, ekonomistler 2026 yılı için iyimserliğini koruyor. Bu iyimserliğin temelinde, hanehalkına yapılacak vergi iadeleri ve Yüksek Mahkeme'nin eski Başkan Donald Trump dönemindeki kapsamlı küresel gümrük vergilerini iptal etme ihtimali gibi faktörler yatıyor. Özellikle gümrük vergilerinin kaldırılması, küresel ticarete olumlu yansıyarak ABD ekonomisine ek ivme kazandırabilir.
Ayrıca, yapay zeka ve teknoloji sektöründeki yatırımların hız kesmeden devam etmesi, uzun vadeli büyüme potansiyelini destekleyen önemli bir unsur olarak değerlendiriliyor. Ancak, küresel jeopolitik gerilimler ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar gibi dışsal faktörler, bu olumlu tabloyu gölgeleyebilecek potansiyel riskler barındırıyor.
Türkiye Ekonomisi İçin Çıkarımlar
ABD ekonomisindeki bu güçlü seyir, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için hem fırsatlar hem de zorluklar barındırıyor. Güçlü bir ABD ekonomisi, küresel talebi artırarak Türkiye'nin ihracatına olumlu katkı sağlayabilir. Ancak, Fed'in şahin duruşunu sürdürme ihtimali, doların küresel piyasalarda değer kazanmasına yol açarak gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışlarını tetikleyebilir. Bu durum, Türkiye'nin dış finansman ihtiyacı ve kur istikrarı açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gelişmedir.
Türk şirketleri, ABD pazarındaki bu canlılığı değerlendirmek için yeni stratejiler geliştirmeli, ancak aynı zamanda küresel faiz oranlarındaki yükselişin finansman maliyetlerine olası etkilerini de göz önünde bulundurmalıdır.
Özetle, ABD ekonomisinin güçlü performansı aşağıdaki ana çıkarımları sunmaktadır:
Beklentileri aşan %4,3'lük büyüme oranı, iç talebin gücünü gösteriyor.
Kişisel harcamalar ve iş dünyası yatırımları, büyümenin temel direkleri oldu.
Fed'in para politikası duruşu, bu veriler ışığında yeniden değerlendirilebilir.
2026 yılı için iyimserlik, vergi iadeleri ve potansiyel gümrük vergisi iptalleri ile destekleniyor.
Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için hem fırsatlar hem de sermaye çıkışı riskleri mevcut.