Türkiye ekonomisi, takvimler 2026'ya yaklaşırken, enflasyonla mücadele serüveninde belirleyici bir evreye girmiş durumda. Son iki yılı aşkın süredir uygulanan sıkı finansal koşullar, piyasalarda hissedilir bir baskı yaratırken, beklenen dezenflasyon sürecindeki ivme kaybı, ekonomistlerin ve karar alıcıların dikkatini "enflasyonda katılık" riskine çekiyor.
Sıkı Politikaların Gölgesinde Dezenflasyon Mücadelesi Merkez Bankası'nın faiz artırımları ve makroihtiyati tedbirlerle desteklenen sıkı para politikaları, enflasyon beklentilerini dizginleme ve fiyat istikrarını sağlama hedefiyle kararlılıkla sürdürüldü. Ancak gelinen noktada, enflasyonun hedeflenen patikadan sapma eğilimi göstermesi, bu politikaların tek başına yeterliliği konusunda soru işaretleri doğuruyor. Özellikle gıda ve hizmet enflasyonundaki yapısal sorunlar, dezenflasyon sürecini yavaşlatan temel faktörler olarak öne çıkıyor.
Enflasyonda "Katılık" Ne Anlama Geliyor? Enflasyonda katılık, fiyat artışlarının belirli bir seviyenin altına inmekte zorlanması, yani enflasyonun "yapışkan" hale gelmesi durumudur. Bu durumun arkasında birden fazla neden yatabilir:
Yüksek Enflasyon Beklentileri: Geçmiş enflasyon deneyimleri, hanehalkı ve firmaların geleceğe yönelik beklentilerini yüksek tutarak fiyatlama davranışlarını etkileyebilir.
Maliyet Enflasyonu: Üretim maliyetlerindeki artışlar (enerji, işçilik, ara malı fiyatları) doğrudan tüketici fiyatlarına yansıyarak enflasyonu besler.
Talep Canlılığı: Sıkı politikalara rağmen iç talepteki direnç, fiyat artışlarına zemin hazırlayabilir.
Yapısal Sorunlar: Tarım politikaları, tedarik zinciri aksaklıkları ve rekabet eksikliği gibi yapısal sorunlar, enflasyonun kalıcı olmasına neden olabilir.
Ekonomi uzmanları, "Enflasyondaki katılık, sadece para politikası araçlarıyla değil, aynı zamanda yapısal reformlar ve beklenti yönetimiyle de mücadele edilmesi gereken karmaşık bir sorundur. 2026, bu açıdan bir test yılı olacaktır." değerlendirmesinde bulunuyor.
2026 Virajı: Yeni Stratejiler Gerekli Mi? 2026 yılına girerken, mevcut dezenflasyon stratejisinin gözden geçirilmesi veya yeni tamamlayıcı adımların atılması gerekliliği tartışmaları hız kazanabilir. Enflasyondaki katılık riski, sadece Merkez Bankası'nın değil, aynı zamanda maliye politikalarının ve sektörel düzenlemelerin de daha aktif rol oynamasını zorunlu kılabilir. Özellikle bütçe disiplini ve kamu harcamalarının rasyonel yönetimi, enflasyonla mücadelede kritik öneme sahip olacaktır. Bu süreç, piyasalar için de belirsizlikleri beraberinde getiriyor. Faiz oranlarının seyri, kredi piyasaları ve yatırım ortamı, enflasyonla mücadelenin gidişatına göre şekillenecek. Şirketler, artan maliyet baskısı ve talepteki olası dalgalanmalar karşısında stratejilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalabilirken, tüketiciler ise alım güçlerini koruma endişesiyle hareket edecektir. Önümüzdeki dönemde, ekonomik karar alıcıların enflasyondaki katılık riskine karşı sergileyeceği kararlılık ve uygulayacakları bütüncül politikalar, Türkiye ekonomisinin 2026 ve sonrası için çizdiği patikayı belirleyecek anahtar faktör olacaktır.